Yük^
00.23
İnsan altından kalkamadığı ağırlıkları yürüyerek atmaya çalışırmış. Annem böyle söylemişti. Ben artık ezildim kızım ama sen hazır ayakların tutuyorken yürüyebildiğin kadar yürü demişti. O yüzden çok zamansız, ne zaman kendimi duvarlar üstüme geliyorken tuvalete kilitlemek istesem, kendimi dışarı atacak yollar deniyorum. Hava soğukmuş, gece yarısıymış hepsi bir detay oluyor gözümde. Ezilmekten korktuğum için yürümeyi yeğliyorum.
İnsan bazen banyo fayansına annesiyle karşılıklı oturup bütün sancılarını da anlatmak istiyor üstelik. Ama biliyor, anlatmak faydasız. Bak benim içim yanıyor anne, bu da çakmak, şimdi birazda seninki yansın denmiyor işte.
Yirmi altı yaşımda, çocukluğumda binmediğim kadar çok salıncağa bindim. Bir parkta oturup saatlerce, sandım ki (genelde çok şey sanarım) burdan çok şeyi hallederek kalkarım.
Yük yürüdükçe atılıyormuş, çocukluğuna dönünce değil.
Hiç konuşmadan ama, kalbimde ki o koca taşı hissederek benimle bu salonda saatlerce oturduğun için diyorum anneme, lafımı kesip, kendisi başlıyor anlatmaya.
Neden diyor.
Derin bir iç çekiyor.
Yetmedi mi artık diyor.
Susuyor.
Bak kalbim tekledi diyor.
Devamını getirmeye dili el vermediği için bir kez daha susuyor.
-Anlıyorum. Sende mi böyle olucaksın diyor. Bir tane evlat kaybettim yemedi mi diyor. Neden kendine bunu yapıyorsun diyor.
Aslında demiyor. Öylece bana bakıyor.
Bunları ben uydurdum.
Çünkü aylar önce kurduğu o cümle aklımdan hiç çıkmıyor. “Sevgisinin arkasında duramadı”
Bozuyor sessizliğini, bunca derdin arasına kocaman bir aşk sığdırabildiğin yüreğini biliyorum. Şimdi bu aşkın içinde bu yürek.. Yerini yadırgıyor. Gel benim göğsüme de soluklan biraz.
Senin için bu yangında yanabilirim ama, seni bu yangından kurtaramam dedi.
03.21
Hala ağlıyorum.
-Anne kurtar beni.
Yorumlar
Yorum Gönder