Kayıtlar

Aralık, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Zemin

Senin kalbin kırıldıkça boy veren o ağaç gibi güçlü. kalbin senin, kesildikçe daha çok uzayan saçların matematiği kadar kesin. bittim diye ağladığın her gecenin perdesi güneşe açılıyor ve ağzın hala yapabiliyorken her akşam yemekte annene çiçekleri anlatıyorsun. her tohumu bir kez cebine koymuşsun. her fidan bir kez elinden geçmiş. hala dokunabiliyorken öfkeye ve sevgiye sağlı sollu uzanmışsın. asla vazgeçmeyeceksin. umut yok derken çiçek suladığını fark ettiğin o sabahı hatırla. senin kendine küslüğün dudağınla omzunun arası kadar. sırtını duvara ver. kendini öp. elinden, bileğinden, bıçağın sana ihanet ettiği yerden öp. kesilmişsin. kanamışsın. kabuklanmışsın. asla vazgeçmeyeceksin. üstünü ört, fermuarını çek. en sevdiğin mevsim gelmiş. her şeyin özrü budur belki demişsin bir ağacın kabuğunu severken. aynı yerimizden belki. bu bizim en kör tesellimiz. hala çocuklar koşturuyor etrafımızda. hala lütfen diyebilen insanlar var. hala bulutlar. boynumuzda şal, ceplerimizde onar parmak. va

Üç kilometre

Ayağımın altından akıp giden asfaltın sertliğini acıdan hissetmediğim bir düzlükte, tamı tamına 9 km yol, ışıklar içinde ama kapkaranlık. Yürüyor muyum yoksa duruyor muyum kafam gidip geliyor ama bu sefer ayığım. Temiz temiz acıyor canım. Hissettire hissettire geliyor fark edişler. Uyuşuk falan da değilim. Kafam gidip geliyor çünkü şimdiye kadar yürüdüğüm bütün yolları ihtimaller üzerine yürümüş olmamın getirdiği tiz bir kahkaha ve şiddetli bir tokat hissediyorum yüzümde. 9 km boyunca kendimden nefret etmemin her türlü sancısını hissediyorum. Durduk yere içimden yükselen alevler hissediyorum.  İlk 3 km sonunda bir hastane görüyorum. Şu an yanımda olması gereken tek kişi ve ellerim onun ellerinden koparılmış. Artık onu yanımda bile istediğime emin değilim. İlk sancı giriyor ve öyle sert ki yere yığılmamak için köşedeki bakkalın kepenklerini tutuyorum. Tüm bu yolu ben demiştim demeni duymak için mi yürüdüm. Bana benim suçum olduğunu söylemene gerek yok ki, bunu kendim de yaparım. Neden a

‘Hesaplaşma’

Geç kaldığın her durak için hayattan senin adına özür dilerim. kalbim oyuldu sana gelmiştim, elim incindi sana, çocuk gibi ve yardıma aç gelmiştim, şefkatten gözleri dolan yaşlı bir kadın gibi, hala dik taşıyabildiği göğsünü çok ağrıtan bir kadın gibi, dövüldüğü sokağa çok üzgünüm ama alışmış bir kedi gibi. tüm dövülmüş kedilerden ve ters dönmüş kaplumbağalardan hayat adına özür dilerim. sen gidince ne oldu bilmiyorum. sen gelmeyince parkın taşları yosunlandı. yolumuzu bulmak için takip ettiğimiz karıncaların üstüne bastım. çok acelem var artık, üstelik yolumu da kaybettim. muhteşem hatalar yaptım sonra her akşam omzuma pansuman. nereye gitmeye çalışıyorsam oradan uzaklaştım. neredeyim bilmiyorum ama bir yerde bir toprakta boy verdim.  hayatta kaldığım için kendime teşekkür ederim. ağrısı hiç dinmeyen bu evden, artık duvarları bile sızlayan, bir cumartesi cinnetiyle burada herkes mutsuzluktan geberiyor diye imzamı attığım bu evden, bir çıkıp gitsem diye kapısına baktığım ama her akşam