Kayıtlar

Aralık, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İyi ki doğdun Baba.

Çok teşekkürler bütün incilerimi döktün, zaten küçücüklerdi, zaten her şey pamuk ipliğine bağlılardı. Toplayacak gücümün olmadığını bile bile. Bile isteye. Bildiğimden şaşırdın. Daha şaşıracak ne vardı dediğim her noktada şaşırdım. Yok yahu neden yapsın öyle şey dediğim her şeye nasıl yaptı öyle bir şey dedirttin. Teşekkürler.  Eğilmez, bükülmez, kırılmaz, dökülmez yaptın beni teşekkürler.  Bana bıraktığın, bin yıl yaşasam da cevabını asla bulamayacağım nasıl’ın için teşekkürler. Güvensizlikten geberilmiyormuş bu cevapsızlığın duvarlarına çarpa çarpa, ağzımda kan biriktire biriktire öğrendim teşekkürler.  Seni hiç affetmeyeceğimi sanırken, seni çok özlediğimi farkettim.  Üstüne toprak attım. Defalarca. Yarın senin günün beni yanına al artık.  Soranlara hiç fotoğrafı yok diyorum ama kalbimde saklıyorum gençliğini.  Seni affettim baba. İyi ki doğdun. 

Merhemi yok.

 Sevdiğim adam önce gitmemi kabullendi, sonra kalmam için gözlerimin içine baktı ama yine gitme demedi. Sevdi beni, sevişti de üstelik. Karşımda otururken bile yanımda duruyordu. Düşünebiliyor musunuz? Elimi tutuyordu. Sonra bir akşam, yürüdü benimle o koca sahilde. Belki de ilk defa kaçırdı gözlerini. Bir kez daha gitme diyemediği için oturdu bir denize ağladı. İnanabiliyor musunuz? Yanımda ağladı ve ben kalıyorum bile diyemedim. Nasıl diyecektim ki.  Son olduğunu sanarak baktığım gözlerinde gitme diyen biri vardı. Önce iç çekerek, sonra saate bakarak, sonra yutkunarak, yarı ağlamaklı bana bakıp şey dedi, kendine iyi bak tamam mı? Sizin aklınız alıyor mu? Nasıl bir çaresizlik. Onu görene kadar gitmekten başka bir seçenek olmadığını düşünen ben, bir sebep arıyordum. Bir bahane, kalmam için hatrı sayılır bir neden. Beni duyduğun için teşekkür ederim Allah’ım. O telefon geldiği an karar vermiştim zaten kalmaya, ama sanki bunu bile zorla yapıyormuşum gibi hissettirmeye çalışıyordum. Her ş

Ama sen.

 O kadar mutluyum ki, mutluluktan uyuyamadığım için, içimde dolaşan kelebeklerden biraz bahsedip bu akşam yaşadığım o bütün duygu karmaşalarını paylaşmak istiyorum. Her ne olursa olsun ne yaşarsam yaşayayım sıkı sıkıya sarıldığım bir hayat bu, çünkü gözümün içine heyecanla bakan bir sürü çocuk var etrafımda. (Aslında önceden daha çoktu) Ama özellikle iki tane kız çocuğu var ki, tarif edemeyeceğim kadar büyük bir sevgi. Ne zaman canım sıkılsa, ya da tek başıma kalmanın kendime iyi gelmeyeceğini hissetsem soluğu onların yanında alıyorum. İçimde sayısını bilmediğim kadar çok çocuk olduğu için bir çırpıda onların yaşına inebiliyorum. Ama bu gece, onlar benim yaşıma çıkıp o küçücük elleriyle kocaman ellerimi tuttular, o anı anlatabilmem mümkün değil. Gelecekten haberler diyerek girdiğim konuşma yaklaşık iki saat kırk beş dakika sürdü ve sonunda lütfen büyümeyin çünkü aşık olursunuz ve bu hiç iyi bir şey değil diyebildim. Peki nasıl anlıyorsun dedi büyük olan. Dünyanın en basit gibi görülen

Her şey bir ve tek şeydir

  Kalabalıkların içinde yalnız, yalnızlığın içinde kalabalık. şehir aynı şehir, soğuk aynı soğuk. kaldırım taşları yerinde, ellerim ceplerimde. gözlerimi açıp kapattıkça geçen sene bugün yürüdüğüm o sokakta yürümeye devam ediyorum. kafamın eğik, gururumun kırık, hayatımın paramparça olduğu halimin koluna giriyorum. acımıyorum, destek alıyorum. sonsuz bir döngüde artık tek başıma değilim. kızgındım, kırgındım, nerede bir cam çerçeve görsem indirip küserdim. her şeyi halledeceğimi, herkese koşabileceğimi, seslerine karışıp ses olabileceğimi sanıyordum. belki halleder, yetişir. belki herkese her şey olurdum. hiçbir zaman bilmeden, denemeden, kabullendim. kimseyi özlemedim ama o masaları ve o masadaki bardak izlerini çok özledim. verdiğim hiçbir sözü tutmadım. kendimi sevmeyi, gülümseyerek koşup sarılmayı öğrendim.  Lavanta kokusu, kendini tüketmiş mum, boşlukta dans eden tütsü dumanı. tüm evren benimle işbirliği yaptı.  “Her şey bir ve tek şeydir.”