Yetmiş sekiz gün ♾️
Bazı şeyler oldu. bilmediğin şeyler oldu. hiç bilmeyeceğin şeyler. kime kızsam tırnaklarımı seninle kırdım. makası sana uzattım bıçağın kaçıncı çekmecede olduğunu sana öğrettim. neler yaptık da ortaya çıkmadı, insanın içi nasıl da ürperiyor yaz sıcağında. nerelere çıktık, bak bugün kolumu nereye çarptım. düşmüştüm hani, kalkmıştım. dizim kabuk bağlamıyor bir türlü. hiç geçmiyor acısı halbuki bak ne kadar zaman oldu? (Yetmiş sekiz gün)
Bilmiyorum köksüz bir kelimedir bilmiyordum çok üzgün bir kelime. sevmiş bulundum çok kırık bir cümle. bunları da düşündüm. her şeyi en az yirmi tekrarla düşündüm. tüm provaları ezberleyene kadar yaptım. şimdi yüz yüze baksak hepsini unutacağım otuzüç ağrıyı vücuduma işaretledim. o gece yere kaç milim yaklaştığımı hesaplayamadım. ne cümleler kuruldu bu evde neler yankılandı, bu salonda bu koltukta ama ne kafalar yaşandı. aklında mı. şimdi benim sesim bile yankılanmıyor.
Oyduğun yerden çiçek çıktı. kimse çiçek ekmedi ama çiçek büyüdü. seni sevdiğimi ne zaman düşünsem aklıma hep bu geliyordu, hiç sevgi ekmedin ama sevgi sana doğru büyüdü. senin yürüdüğün yola doğru eğildi sevgi. sana uzandı. buluttan yatağınmış öyle de beyaz, öyle pamuk, böyle beklentisiz, kendiliğinden.
“Her şey kendini tamamlar. ama boşlukla, ama beyaz bir kağıtla, ama yanlış yapıştırılmış bir bantla. bazen bir bankta bazen metro raylarında bazen üstü kapatılan bir oyukla bir mezarla çok yanlış bir yerde büyümüş bir ağaçla. bazen bir ağaçla. öne doğru eğilmiş, bir yere uzanmış bir ağaçla.”
Öyle baktım. aranmadığıma ikna oldum. bulunmayışımı kabullendim. ama tamamlandım.
Hoşçakal.
Seni çok özlüyorum. Her geçen gün daha da çok. S♾️
Yorumlar
Yorum Gönder