Kayıtlar

2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Zemin

Senin kalbin kırıldıkça boy veren o ağaç gibi güçlü. kalbin senin, kesildikçe daha çok uzayan saçların matematiği kadar kesin. bittim diye ağladığın her gecenin perdesi güneşe açılıyor ve ağzın hala yapabiliyorken her akşam yemekte annene çiçekleri anlatıyorsun. her tohumu bir kez cebine koymuşsun. her fidan bir kez elinden geçmiş. hala dokunabiliyorken öfkeye ve sevgiye sağlı sollu uzanmışsın. asla vazgeçmeyeceksin. umut yok derken çiçek suladığını fark ettiğin o sabahı hatırla. senin kendine küslüğün dudağınla omzunun arası kadar. sırtını duvara ver. kendini öp. elinden, bileğinden, bıçağın sana ihanet ettiği yerden öp. kesilmişsin. kanamışsın. kabuklanmışsın. asla vazgeçmeyeceksin. üstünü ört, fermuarını çek. en sevdiğin mevsim gelmiş. her şeyin özrü budur belki demişsin bir ağacın kabuğunu severken. aynı yerimizden belki. bu bizim en kör tesellimiz. hala çocuklar koşturuyor etrafımızda. hala lütfen diyebilen insanlar var. hala bulutlar. boynumuzda şal, ceplerimizde onar parmak. va

Üç kilometre

Ayağımın altından akıp giden asfaltın sertliğini acıdan hissetmediğim bir düzlükte, tamı tamına 9 km yol, ışıklar içinde ama kapkaranlık. Yürüyor muyum yoksa duruyor muyum kafam gidip geliyor ama bu sefer ayığım. Temiz temiz acıyor canım. Hissettire hissettire geliyor fark edişler. Uyuşuk falan da değilim. Kafam gidip geliyor çünkü şimdiye kadar yürüdüğüm bütün yolları ihtimaller üzerine yürümüş olmamın getirdiği tiz bir kahkaha ve şiddetli bir tokat hissediyorum yüzümde. 9 km boyunca kendimden nefret etmemin her türlü sancısını hissediyorum. Durduk yere içimden yükselen alevler hissediyorum.  İlk 3 km sonunda bir hastane görüyorum. Şu an yanımda olması gereken tek kişi ve ellerim onun ellerinden koparılmış. Artık onu yanımda bile istediğime emin değilim. İlk sancı giriyor ve öyle sert ki yere yığılmamak için köşedeki bakkalın kepenklerini tutuyorum. Tüm bu yolu ben demiştim demeni duymak için mi yürüdüm. Bana benim suçum olduğunu söylemene gerek yok ki, bunu kendim de yaparım. Neden a

‘Hesaplaşma’

Geç kaldığın her durak için hayattan senin adına özür dilerim. kalbim oyuldu sana gelmiştim, elim incindi sana, çocuk gibi ve yardıma aç gelmiştim, şefkatten gözleri dolan yaşlı bir kadın gibi, hala dik taşıyabildiği göğsünü çok ağrıtan bir kadın gibi, dövüldüğü sokağa çok üzgünüm ama alışmış bir kedi gibi. tüm dövülmüş kedilerden ve ters dönmüş kaplumbağalardan hayat adına özür dilerim. sen gidince ne oldu bilmiyorum. sen gelmeyince parkın taşları yosunlandı. yolumuzu bulmak için takip ettiğimiz karıncaların üstüne bastım. çok acelem var artık, üstelik yolumu da kaybettim. muhteşem hatalar yaptım sonra her akşam omzuma pansuman. nereye gitmeye çalışıyorsam oradan uzaklaştım. neredeyim bilmiyorum ama bir yerde bir toprakta boy verdim.  hayatta kaldığım için kendime teşekkür ederim. ağrısı hiç dinmeyen bu evden, artık duvarları bile sızlayan, bir cumartesi cinnetiyle burada herkes mutsuzluktan geberiyor diye imzamı attığım bu evden, bir çıkıp gitsem diye kapısına baktığım ama her akşam

Dokuz

  Gecenin karanlığını bölen ellerin vardı. Şimdi geçmiş, hatırlamak istemeyeceğim yalnızlıklarla dolu.  Bu şehre gelişin vardı. Hani benim bayram sevinci yaşadığım o sabahlar.  Hani dünyanın en uzun gecesi sayılan o sabahlar.  Hatırlar mısın bilmem, hani bütün gece uyumadan.  Hani gündüzleri bir çırpıda geçen.  Beni öyle güzel sevişlerin vardı. Sevişmelerimiz bir de. Ne güzeldi kıtaları birleştiricek gücü bulmam kendimde. Bu yarım aklımla üstelik.  Ne güzeldi içimden taşıp, denizler aşıp, onca yoldan geçip seni bana getiren o aşk’ım.  Öyle korumuştun bir keresinde beni bu yangınlardan.  Bu kir pas, bunca yokluk bitirmediyse beni, sayendeydi hani. Öyle kesmiştin bıçak gibi. Ama ne güzelde durmuştum yanında kan tutarken beni. Sen bile inanmamıştın sana olan körlüğüme.  Nasıl ellerinle, nasıl kazıya kazıya, nasılda gömdün öylece. Göre göre.  Anlatsana!  Neden yakmadın dünyayı, sen zarar verdiğin için mi bir zamanlar dokunduğun saçlarıma. Şimdi sen söyle, kaçıncı yüzündü beni sevdiğin? Kaç

İç ses

  Ne hissettiğimi bilmediğim gecenin bir köründe, denizin ortasına bağdaş kurup oturanda bendim, sabahın ışıklarını uyuşuk kafayla karşılayanda ben. Hayalleri için çıktığı yoldan dönen de benim, zevki için gençliğini heba eden de. Bir adam için bütün insanlığı karşısına alan da ben, bir çocuk için bir hayatı ziyan eden de.  Ben kimim ki çekip gitmeyi kendime hak göreyim?  Bir deniz kokusunda boğulmak ne? Zihnimin içi hiç durmayan bir şelale, yolumu bulana kadar akmaya devam edeceğim. Seni unutana kadar, geçmişimi unutana kadar. Gerekirse kendimi ama ben o yolu bulacağım. Başka bir şehir, başka bir ülke, gerekmese de başka bir dünya.  Hani yollar olur. Hani yıllar geçer. Hani o çok sevdiğin şarkıyı unutursun. Hani saçların beyazlar. Hani bir fotoğrafta asılı kalır geçmişin. Hani bir yaradır, olur olmadık yerde kanayan. Hani hiç olmaz dediğin olur. Bazen de bir oluru süpürürsün kapıdan. Süpürgesiz.  Seni unutturan zaman, seni hatırlatan bir kabusa dönüştü. Aklımdan çıkaramıyorum, olsaydı