Tanıdık bile değil.

Geri geri düşmeden kaç adım sayabilirim acaba diye 5 ay boyunca önümü görmeden yaşamışım gibi hissediyorum. bazı şeylere katlanmanın bazı insanlarla ilişkisi olması sizce de acımasızlık değil mi? sanki eksilen yılları ve kaybolan insanları saymamak için tırnaklarımı tekrar yemeye başlasam bir etkisi olacakmış gibi, hiç bir şey kolaylaşmıyor. sanki ileriye doğru bakmanın artık bir anlamı kalmamış ve her şeye boşuna katlanmışsınız, her şeyi boşuna planlamışsınız gibi gelmesi sizce de ağır değil mi? 

Bazı mutlu anıların bazı insanlarla ilişkisi olması o anıları hep mutlu hatırlamanıza yetiyor mu? üzerinde yürüdüğüm o metaforik ip bir yerlerde o kadar gerilip, o kadar sesli koptu ki ben sanki bütün anılara bakarken kulağımda onun ağır çekim çınlamasını duyuyorum. ilklerim ile ilkelerimin çarpıştığı, bir daha hiç bir şeyin eskisi gibi olamayacağı, bardağın dibinde bırakılan bir yudum suyun koca bir dünyayı yanmaktan kurtaracağına olan inancımın kaybolduğu bir hayata doğru, ama tersten, ama yalın ayak, ama daha güçlü olduğuma inanarak yürüyorum sanki.

Günümüzde kimse güçlü olduğuna inanarak mutlu olmuyor ne yazık ki. güçlü insan perişan insandır bunu hepimiz biliyoruz. kimi kandırıyoruz ki?

Küçücük bir zarfın içindeki santimlik kağıt parçalarını birleştirerek ortaya çıkardığım tam 30 parçalı el yapımı bir puzzle ile, varlığımın bütün sırlarını çözdüğüm, yaşadığım bütün aşkların acılarını unuttuğum, başarıp başaramadığım ne varsa anlamını yitirdiği o 13 yıl süren 3 saniyeyi hatırladığımda acıtmaması gerekmez miydi? bütün o yolları tekrar mı yürümem gerekecek şimdi? hem de tersten öyle mi? 

Kendimi bunun olacağına hazırlasaydım bile etkisini azaltmayacaktı biliyorum. elimde üzerinde uyuduğum sahilin kum taneleri kaldı ve 11 km boyunca parmaklarımın arasından dökülüp kayboldular ben o yolu bitirdiğimde, içi elyaf dolu, kenarları sanki koca bir yarayı kapatırmışçasına dikilen uçuş pembesi yastıkları aramaya başladım. yoktu tabi ve bunu biliyor olmak onların orada olmayışının hayal kırıklığını azaltmayacaktı. sonra nereden estiği bilinmeyen o meteforik rüzgar beni tek tek üzerinden geçtiğim yollara götürdü, yanında seninle duran o diğer ayak izini sil artık, dercesine. 

Geçtiğin yollara ne gömüyordun kim bilir. unuttuğum şeyler olmuş bak. ellerin toprak, ellerin ön koltuktan dışarı sarkıttığında uçuşan bir kuş, ellerin yırtıklarımı diken bir iğne, ellerin uzattığında her şey olabilir ama ellerin kapıma saygısızca vurduğun bir yumruk, ellerin savurduğun kıyafetler, ellerin sana ait değil. ellerin artık ailem değil. artık dost değil, arkadaş değil, tanıdık bile değil..
Hoşçakal.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

S ♾️

2023

Yetmiş sekiz gün ♾️