Hep kalkarım. bunu bildiğim için sık sık düşüyorum.
Ağaç baltayı göğsüne yediğinde,
Bilmiyorsun. bilmediğin için senden nefret ediyorum. ben orada dev gibi gücümle ama dal gibi dokunsan kırılacak güvensiz eklemlerle. ben orada hayatın bir yerine hayatın hiç haberi olmadan. ben orada bitişik, ben orada bütün, orada bağlı ama alabildiğine bağımsız, ben kuruduğunda sertleşecek bir kabukla, ama şimdi yaş ve ateşte yanmaz dörtte üçümün ağrısıyla. ben orada pisliğin içinde ağrının sızının içinde kollarım ellerimi inkar ederken iyiliğimi kendime inandırma peşinde. ben orada her şekilde ama sen, yani bilmiyorum sen nerede. bu yüzden senden nefret ediyorum.
Baltayı tam göğsüne yediğinde ağaç, acısına değil baltanın kendinden büyümüşlüğüne.
Bilmiyorsun. bu öfke bu tutku bu istek bu acı değil. seni arayan yüzümün aynada hep kendini bulduğunu bilmek gibi değil. sık sık düşmek gibi değil. anlatıyorum ama anlama diye hep üstünü örtüp getirdiğim kelimeler değil. senden değil sebepsizliğinden uzaklığından sarı çizgilerden kırmızı koddan değil. bu benim böyle sanmamdan.
Bu bıçağı buraya sen getirdin. bu baltayı buraya sen sapladın. babamın ellerine benziyordu ellerin. vursan da acıtmaz sanıyordum. bir tokat yedim hayatım çocukluğumdan söküldü benim. ben sana ne anlatıyorum ki sonuçta bu baltayı da bu bıçağı da buraya sen getirdin.
Gitmek istiyorum. yürümek istiyorum. bu şarkının içinden çıkmak istiyorum. denemek istemiyorum canım benim. daha güzel yenilmek istemiyorum. sana yeşil dalın incecik sesiyle geldim. bir baltaya bana vurma demeye geldim. aptaldım küçüktüm çocuktum sevgi böyle bir şey sanıyordum. sevgi böyle bir şeymiş seni sevmek değil. ben bundan daha güzel yenilmek istemiyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder