Kayıtlar

11.06

Tüm yolların çift yön olması senin hep sağda olduğun gerçeğini değiştirmedi. bir ayna önünde oturup kendime durak, yol, varış olmadığımı defalarca anlatmam gelmemeni kabul ettirmedi. yanıldım demek inandım demekten kaç gömlek daha büyüktü ki. taşıyamadım. yemin ederim ben bunu taşıyamadım olur olmaz yerde düşmeye başladım. imkansız ama ben duyduğum her şeye susmaya başladım. imkansız ama gördüğüm her şeye başımı çevirmeye. seni yaramaz bir çocuk gibi hataların için kendimden af dilerken bile seviyorum diyememek kaç geceyi yüzümü inkar edecek kadar kötü bir rüyayla bitirdi. sana güvenmiştim. kuyulardan korkmuştum. ellerinden hiç çekinmemiştim. beni buraya itme demedim belki ama bir kez öyle bakmıştım. tabii görseydin. elbet görecektin. neden görmedin. bana bunu yapmana izin verdim. seni affedebilirim ama kendi ismimi çoktan sildim. al bu senin hikayen dedim. bu kez ben yokum, bu kez ölüm gibi de değil, ayağın o sokağa hiç değmemiş gibi, hep bildiğin, inkar ettiğin hislerin, sesini kesme

&E.

O ev aklımdan çıkmıyor. Başka bir ev ihtimali aklımdan çıkmıyor. Çok mutlu olabilirmişiz neden olmuyoruz. Benim de öyle güldüğüm bir fotoğrafım olabilirmiş. İnsan sevilince yüzü güzelleşiyor inanır mısın? Benim yüzüm öyle pırıl pırıl olabilirmiş. Oturup buna ağlamak istiyorum anlıyor musun? Benim de yüzüm öyle güzel olabilirmiş, sesim çocuk gibi, sabahlarım hep mutlu. Hiç yorulmadan eve varabilirmişim. Bana bunları neden gösterdin. Açabilirdin, neden açmadın? Yapabilirdin, neden denemedin? Neden denemedin, neden neden neden? Bak dedin orda insanlar varmış. Yürüyorlar, gidiyorlar korkusuzca açılıyorlar. İstediklerini alan insanlar varmış öyle söyledin. Ayağımdaki zincire baka baka söyledin bunu. Omzumdaki dağa baka baka söyledin. Kırıldığım kemiklere vura vura. Neden?  Artık burada olmadığın için nefret edeceğin her şeyi yapıyorum. İnsan yardım çığlığını seçebilecek olsa bu cümleyi böyle kurmazdım biliyorsun. Beni görsen sen bu ayaklarla dağ aştın derdin. Ne zaman düz yolda yürüyemesem

S' en.

Bugün sana çok ihtiyacım vardı. belki de aylardır ilk defa yokluğunu böyle derin hissettim. kabullendim mi? hiç sanmıyorum. ben de açtığın yarayı kapatabilecek gücüm olsaydı keşke. aradan aylar geçti bak, böyle giderse yıllarda geçecek.. belki mevsimler.. kim bilir belki de geçiyor gibi gelecek ama her şey aynı döngüde devam ederken bize sanki dünyamız alt üst olmuş gibi de gelicek. dünyamız alt üst oldu sahiden de. sen öylesine zamansız gittiğinden beri.. bir kaç doğum günü daha kutlayabilirdik belki. belki bir bayram daha görürdük. belli mi olur? belki şahit olurduk bir doğuma ama asla ölüme değil. bir uzun masa daha kurardık, sabahı öğlene bağlayan kahvaltılar, sonra bir fotoğraf karesinde asla aynı anda gülmeyi başaramayan insanlar olurduk.  o hastane odasında sana akşam yediğim yemeği anlatırken, canın çekmişti hani. çıkınca sana yapma sözü vermiştim. öğrendim hayattan, artık hiç bişeyi ertelememeyi. imkanım olsaydı keşke, sana o yemeği getirebilseydim.  bizi hep izlediğin yalanın

Rüzgar

Aynı gökyüzüne bakmak, aynı şehirde olmaktı hani, şimdi biz seninle nasıl olurda ayrı hayatlarda bambaşka şehirlerdeyken bile aynı gökyüzünde birbirimizi buluyoruz?   Buluyor muyuz yoksa bu büyük bir yanılgımı bilmiyorum.   Artık sokağından bile geçemediğim evde bir fotoğrafa denk geldim. Anılar bir lütuf mu yoksa bir lanet mi artık bilmiyorum.  İçimde alaşağı olmuşluğun hüznü, bir uçağa yetişme telaşındayım. bir yerden mi kaçıyorum kendimemi gidiyorum bilmiyorum. bir toprakla vedalaşmış olmanın, vedalaşamanın üzüntüsü kim bilir belki de bu konuşmanın en sessiz halidir.  cambazla ben bomboş bir çocuk parkında oturuyoduk ya hani, bugün o park gözlerimin önünde yandı. insanın içindeki yangını izlemenin garip bir huzuru oluyomuş. su döksem geçerdi belki, ya da biraz hareketlensem belki o yangından kendimi de kurtarabilirdim ama ben öylece izledim. sanki zaten bunu bekliyodum. insan bazen bir yangında kendiyle birlikte duygularını da yakmak istiyormuş.  bomboş bir yolda, sağımda deniz

Aç parantezi

Çok düşündüm. çok dinledim. çok denedim yemin ederim o kirpiğin hikayesini anlatmayı. hatırlamanı diledim. ben çocukken çok korktuğum ama merak ettiğim bir şey yaparken mutlaka ağlardım. atlara dokunurken ağlamıştım. anneme yalan söylerken ağlamıştım. o aptal kocaman salıncağa binince heyecandan titreyerek ağlamıştım. ilk kez köpek sevdiğimde ağlamıştım. seni buldum sonra iğde kokulu ama karanlık bir yol. yürürken ağlamıştım. dururken ağladım. uykumda mezarını gördüm sabah altıda elimde diş fırçasıyla ağladım. seni kalbimden alıp omzuma teyelledim. beni çok yoruyorsun artık dedim. bak böyle yapmayalım dedim. bir gün diye başlayan cümleler kurmayalım dedim. neler dedim ne kısa ne uzun ne gereksiz nağmeli cümleler. buralı olmayan birinin burada olmasını hala çok yadırgayan cümleler. sen benim sola eğik omzum oldun. çok güzeldin ama hemen küçülen ayakkabılarım. annem saçlarımı kestiğinde gözümden yuvarlanan yaşım. geceyarısı ecza dolabına uzanan elim. çok teşekkür ederim sen benim böyle ç

Hasbihal ♾️

Kocaman bir boşluğun içinde yolumu bulmaya çalışırken kaybettiğim her şey üstüme devriliyor bir duvar gibi. Kimin omuzunda soluklanmaya kalsam dikenli teller batırıyolar artık sadece kan pompalamaya yarayan kalbime. Benimde dikenlerim varmış öyle diyorlar.  Savrulup duruyorum aylardır ama herkesin görebildiği tek yalan başıma buyrukluğum. Savurgan biri olmasam bu kadar kalabalık olur muydum ki?  Sen gittiğin yerde mutlu, ben bıraktığın yerde mutsuz. Yolu olsa yürürdüm belki. Ne kadar sürer düşünmeden. Zaten bunca zamansızlığın ortasında kime yetişme telaşım olabilirki başka?  Kendimi dinlemek istemiyorum. Kendimi duymak dahi istemiyorum.  Oturduğun koltuk boş, o evin kapısı hiç açılmadı senden sonra. Geçen bir tatlı koydular önüme, hep sen yapardın diye ben yiyemedim. Çok şey değişti senden sonra, yollar kırıldı, o yollarda yürüyen ayaklarım kırıldı, umutlarım kırıldı, hayallerim kırıldı. Ama bak kalbim hala dimdik. Hayır yalan. Kalbim paramparça.  “Sen olsan” diye başlayan cümleler ku

Kendimi ikna etmek için yazdım.

Seni çiçekli bir bahçede bırakalı, çiçekli ama geniş, kalabalık ve yazları pek ziyaret edilmeyen bir bahçede bırakalı içimde kazdığım tünelden sürekli kendime kaçıyormuşum. Bunu bilsen üstüne yıkılacağımı da bilirmişsin. Çünkü senin bilmediğin hiçbir şey yokmuş. Keşke biri bana yapma deseymiş, eminim kimseyi dinlemezdim ama keşke biri benim için endişelenseymiş.  Neyin üstüne koşarsam hep daha hızlı dendi. Hadi daha hızlı hadi biraz daha çabala hadi hadi hadi. Hangi suya daldığımın, hangi suya yüzme bilmeden daldığımın önemi yok herkes bana sen yaparsın dedi. Neyi yapacağımı bile bilmiyorum herkes sırtıma tıptıp yapıp beni kendime doğru kazdığım tünele bir kaç santim daha itti. Sonunda ne bulmayı umuyordum bilmiyorum ama işte bir itiraf; bazen sen ağlayamazsın ağlayan bir köpek ayağının dibini bulur. Sen kargalar isimli bir öykü okurken tepene kargalar doluşur. Evren bizimle gözümüzün içine baka baka konuşur. Bunu anlamam yirmidokuz sene sürdü.  Sen yüzüme baktığında anlamıştın. Taktığ