#Dokuz

Canım ben senin attığın taşları ve vurduğun kuşları. keskin nişanlarını. kesmeyen ama hep uzanan bıçaklarını. özür dilerim ama ellerini. ve ellerini. elli bin kez ellerini. tüm bunların içinde ne işi var ellerinin, ama biliyorsun belki de en çok ellerini. bir masanın üstünde ellerini. ceplerinde. uykunda. yastığın yanına bıraktığın ellerini. artık bir taşa takılır gibi değil dümdüz yolda sebepsiz düşmüşüm gibi anlatabiliyorum. dünyanın en düz yolunda düşmüşüm gibi. olur çünkü böyle şeyler biliyorum.

İşte o zamanlar hiç unutmuyordum ama bir şekilde affediyordum. şimdi hep unutuyorum ama hatırladığımda affedemediğimi hissediyorum. benim göğsümde taş değirmen kurdular dişlerimi, tırnaklarımı, saçlarımı, derilerimi kaybediyorum ve yine bir şekilde, ama yine bir şekilde, nasıl oluyorsa bir şekilde tamamlanıyorum. ama seni düşününce taş değirmen. seni düşününce solmuş bahçe. yıkılmış  çocuk parkı. paslanmış salıncaklar. üfürüp duran rüzgar. bilmiyorum. seni nereye oturtsam çok rahatsızmışsın gibi. seni nereye yatırsam uykunda ağlıyorsun. hangi köşe senin köşen nerede çiçek açarsın. bilmiyorum.

Kim bilebilir bunları ya. kim kimin çiçek açabilme ihtimalini düşünür. böyle şeyler neden olur hem. mesela bir duvar görürüm neden aklıma nasıl yıkılacağı gelir. yıkılacaktır çünkü. yıkılır. bazı şeyler diğer bazı şeylere çarpacaktır. kazalar canım. kazalar olur. geçmişler olur. geçmemişler. geçmemiştir. biliyorum.

Herkesin üstüme doğru geldiği o ters yolda kime yetişeceğimi nereye varacağımı bilmeden koşup durdum. yaşamayı nefes daralmasından, bacak titremesinden ibaret sandım. üzerimdeki tüm gözlerden, kulağımdaki tüm seslerden, avucumdaki öfkelerden, içimdeki korkulardan kaçtım. kaçış varsa bile evet, evet. kurtuluş yok. tam buradan sonra ya her şey çok iyi ya da çok kötü olacak diye düşündüm. hiç bir şey olmadı. ne bir rüzgar esti, ne bir yağmur yağdı. böyle saatler, günler, haftalar, aylar geçti. durdukça ne ağırlaştım, ne çürüdüm. sanki hiç var olmamış gibi hafiftim. kafamı her kaldırdığımda güldüm, ağladım, bağırdım, kapılar çarptım. ağzımdan çıkan her söz öfkeli, sevgi dolu, kırgındı. hepsi aynı anda içimde uçsuz bucaksız ormanlar kadar sakindi. öğrendiğim, duyduğum, gördüğüm, her şeyi en sevdiğim sandığımın içine sakladım. gönlümün görmediği kimseyi özlemedim. bazen kendimden sıkılmak dışında hiç kimseye bir hissiyat beslemedim. yalnız "bir mezara koşup koşup sarıldım." hiç konuşmadım çünkü anlatmak önemini yitirdi. artık anlaşılmak istemiyorum.

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

S ♾️

2023

Yetmiş sekiz gün ♾️