Seni o yerde bırakalı, seni o masasında rakı olan kocaman mekanın üç beş tane dolu olan masalarından birinde. kalbinde ben, ellerinde bilmem kaç kıymık, üzerine sinen o hiç sevmediğim ama yanında olmanın verdiği saçma huzur kokusunun üzerime sindiği o uzak o soğuk restauranın masasında bırakalı saymayı da bıraktım üstelik, sahi ne kadar oldu?
Uyandığımda yüzüme yerleşen o tebessümün yerini öfke aldı, nefret aldı ama zerre sevgi bırakmadın içimde ya anlatsana bu nasıl oldu?
Hani biz seninle her şey olurduk ama hani asla düşman olamazdık. bana biraz anlatır mısın biz seninle nasıl düşman bile olamadık?
Elerimden bağımsız seni yazan ellerimi zorluyorum şimdi, kalbimi yokluyorum falan seni hatırlamak için. kendini bana nasıl unutturdun allahaşkına bana bi anlat ya.
Seni düşündüğümde kalbimde dolaşan kelebeklerin öldüğüne şahit oldum inanır mısın içim hiç sızlamadı. onca kan döküldü, onca söz söylendi hiç biri seni hatırlamama yetmedi. hepsi kocaman bir rüyaymış gibi gelen garip bir sancı içimde. yeri var ama acısı yok.
Seni kendime benzeyen ellerinden tanımıştım. seni sokağı çiçekli bir yolda yürürken gördüğümde sırtının kamburundan tanımıştım. seni herkese her şey olurken, kendisine yara bandı bile olamayan halinden tanımıştım. içine ağlarken, dışarıya gülen gözlerinden, dizlerindeki yara izlerinden, aynada kendiyle yüzleşmeye korkan benliğinden tanımıştım. biliyo musun? çok da sevmiştim yarama denk gelen yaralarını. kanattığın kabukların hayatına batmasını dileyebilirim ancak.
O uzun yollara girecek kadar cesur olup, yoldan dönecek kadar korkak olmanı kabullenememek benim çocukluğumdu. seni kendim gibi sanışımdı.
Şimdilerde çok düşünüyorum. sevdiğim sen miydin, kendim mi?
Seni son kez görebilmek için geldiğim o yoldan dönüşümü ne ben unuturum ne de sana anlatırım artık. sen benim kendimde en sevdiğim şeydin. kendini değil de, bende ki seni öldürdün sevgilim. seni hala çok özlüyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder