Işıklı ayakkabı

Bana demiştin ki ne zaman büyüyeceksin. Bu cümle bana ilk kez kuruldu. Ve son kez. 

Üstümde nazlanabilirim dedirtmen var. Dinlenebilirim, biraz uyuyabilirim dedirtmen var. Üstümde dinlenildiğimi hissettirmen var. Üstümde anlaşılabilirmişim vay canına şaşkınlığı var. Çok yorgunum azıcık duralım diyebilme lüksü var. Üstümde itler gibi emeğin var. 

Birine yorulmadan bakmak gerçekmiş. Kuşkusuz, acabasız, tedirgin olmadan, fazlasını aramadan bakmak. Bazı günlerin rüzgarı daha güzelmiş, bazı sabahlar böyle ayağımızın altı deniz ve seninle ikimiz yüzme bilmiyoruz. Biz seninle ne yapacağız böyle. İkimiz. Çok güzel kelime değil mi baksana, ikimiz. Ben başımı omzuna koyduğumda ne yapacağız mesela, sen bana sarılıyorsun ben heyecandan titriyorum ve diyorum ki böyle çocuk bir günün içinden nasıl büyüyüp çıkacağım. Çıkamıyorum. 

Seni tanıyana kadar güzel şeyler hep yaz akşamında balkon masasında olur sanıyordum. Sen kışın ortasında bana yaz gelse de seninle balkona masa atsak hayali kurdurdun bak bu dünyanın bütün balkonlarından ve yaz akşamlarından daha büyük. Güzel şeyler mevsim seçmiyormuş. 

Çok zorsun demeyişini seviyorum. Buralar çok karışmış deyip sessizce gitmeyişini seviyorum. O dağınıklığın içine, tam yanıma kıvrılışını, gereksiz çabalamayışını, nasılsa düzeltemezmişiz çünkü, ama öylece kabul edişini seviyorum. Seninle yürümüş olmayı, yürüyor olmayı, seninle herhangi bir şeyin tam ortasında olmayı, ama ilk kez sırtımı bu kadar güçlü hissetmeyi seviyorum. Seninle tüm yollarım düzmüş, seninle yokuşsuzmuşum, saçım çok güzelmiş, kazağım çok yakışmış, kendimle kavgam bitmiş yani. Senin kavgayı bölen ellerini seviyorum. 

Başka bir yerde karşılaşma ihtimalimiz olsaydı, başka bir günde, çok zaman önce, yoldan geçerken mesela, mesela rastgele bir masada, bambaşka bir hayatta, tüm bunların dışında bir yerde karşılaşma ihtimalimiz olsaydı sana yetişebilmek için gökyüzüne merdiven dayardım. Bunu biliyor olmakla sana sarılmış olmak ciğerimin köşesinde büyüteçle ateş yakmaya çalışıyor. Hangimiz çocuk olmadık sevgilim. Hangimiz çok büyük hataları çok zamansız anlarda yapmadık. Hangimiz sokağın çamurunu evin içine taşımadık. Biliyorum anlatamıyorum. Biliyorum bu kez anlamaya hiç ihtiyacımız yok. Ama hep yıkıldığımız yeter sevgilim, biraz da uçurtma uçuralım. 

Kimsenin binde birini duymaya tahammül edemeyeceği şeylere benle beraber ağladın, ağlama demeden. Umarım bir gün senin kadar cesur olurum. 

O kendimi bildim bileli herkese, en çok kendime ördüğüm duvarı, o kalın, o yüksek, o sert duvarı sana bir tek toz tanesi bile değdirmeden, altında kalma pahasına yıkarım. Bil. 

Topladığımız parçalar kırdığımız aynalardan başka bir şey değil. Bunu da bil. 

Sen benim ışıklı ayakkabımsın. Sen benim yoncamın dördüncü yaprağısın. Gittiğim her yere götüreceğim kalbimsin. Ne çok, ne büyük iyi ki! 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

S ♾️

2023

Yetmiş sekiz gün ♾️