Ama sen.
O kadar mutluyum ki, mutluluktan uyuyamadığım için, içimde dolaşan kelebeklerden biraz bahsedip bu akşam yaşadığım o bütün duygu karmaşalarını paylaşmak istiyorum. Her ne olursa olsun ne yaşarsam yaşayayım sıkı sıkıya sarıldığım bir hayat bu, çünkü gözümün içine heyecanla bakan bir sürü çocuk var etrafımda. (Aslında önceden daha çoktu) Ama özellikle iki tane kız çocuğu var ki, tarif edemeyeceğim kadar büyük bir sevgi. Ne zaman canım sıkılsa, ya da tek başıma kalmanın kendime iyi gelmeyeceğini hissetsem soluğu onların yanında alıyorum. İçimde sayısını bilmediğim kadar çok çocuk olduğu için bir çırpıda onların yaşına inebiliyorum. Ama bu gece, onlar benim yaşıma çıkıp o küçücük elleriyle kocaman ellerimi tuttular, o anı anlatabilmem mümkün değil. Gelecekten haberler diyerek girdiğim konuşma yaklaşık iki saat kırk beş dakika sürdü ve sonunda lütfen büyümeyin çünkü aşık olursunuz ve bu hiç iyi bir şey değil diyebildim. Peki nasıl anlıyorsun dedi büyük olan. Dünyanın en basit gibi görülen ama cevabını kimsenin şak diye veremeyeceği bu soruyu, iç çeke çeke, yutkuna yutkuna cevapladım. Elleri çenelerinde, yatağın içinde masal anlatıyormuşum gibi dinledikleri bu hikayenin sonunda dayanamayıp yanıma geldiler. Ondan bahsetmeye başladığım her an, gözlerim doluyormuş. Neden dediler. İmkansızlık nasıl anlatılır ki. Diyemedim. Sonra sarıldılar. Sonra daha sıkı sarılmaya başladılar. Sonra uyumak dahi istemediler. Çünkü çok güzel anlatıyormuşum. Kendi kendimle konuşur gibi, göz teması kurmadan, halıda gözümü diktiğim bir desene kilitlenip öylece anlattım.
~Bunca hengamenin ortasında birini sevmek böyle işte. Kimseye sevgin azalmıyor ama, oranın asıl sahibinin geldiğini anlayınca birilerinin yerini değiştiriyorsun hayatta. Kendin olmaktan çıkıyosun, yapmam dediğin ne varsa yapıyorsun, onun olmadığı her yerde yalnızlaşıyor, onunlayken kalabalıklaşıyorsun. Dünyanın en güzel eğlencesini, onunla susarak geçirmeye değişiyorsun mesela. Bir yanın gidiyor haberin dahi olmadan, diğer yanın geri dönüyor yürüdüğü onca yolu. Her şey yanlış ama, ordada o var, o kadar güzel ki, sana o yolu yürümekten başka çare kalmıyor. En güzeli o, en doğrusu o, en iyisi o. Ötesi yok. Başkası yok. ~
Ben anlattıkça, yabancı oldukları bunca duyguya üzülüp ağladılar. Sonra içimde ki çocuğa hadi diyip bunca acıyla dalga geçtim. Ama yine de, o kadar gözyaşına rağmen hayatımın en güzel gecelerinden biriydi. Çünkü anlaşılmayı seviyorum. Dinlenilmeyi seviyorum. Birilerine fikir olmayı, yaş hesabı yapmadan iletişim kurabilmeyi seviyorum. Ama en çok, ellerimi tutan o iki eli. Hayatımın sonuna kadar beni yalnız bırakmayacaklarmış. Her nereye gidersem geliceklermiş. Keşke onların anneleri olsaymışım gibi bir sürü şey. Daha büyük mutluluk yok. Öptüm yanaklarından bundan daha güzeli de yok. Göğsümde iki tane soluk. Bu hayatımın en güzel ikinci gecesi!
Ama sen canımın içi, herkesi sağa koydum. Bunca hengame bundan. Biliyorsun, sen hep solumdasın. Ve başka birilerinin daha soluğunda.
Yorumlar
Yorum Gönder