İçimde ki öfkeyle savaşmayı öğrendim. İçimde ki öfke içimden taşıyorken kendimle savaşmayı öğrendim. Kırmamak için direttiğim kim varsa, beni kırarken düşünmediklerinde benim de kırabilme yetim olduğunu öğrendim. Dünyanın en tahammülsüz insanına dönüşürken zamanla, çok, hatta bi hayli fazla sevdiğim insanlara sonsuz tahammülüm olduğunu, ama onunda son derece gereksiz olduğunu öğrendim. Çok sevmek, her zaman çok sevmek olarak kalmıyormuş bunu da öğrendim. Hem de yaşayarak. Sevdiğin kadar değil, sevdiğin gibi sevilmiyormuşsun. Bunu da öğrendim. Çok acı değil mi? Daha neler öğrendim biliyor musunuz? Sizi saatlerce uyutmayan düşünceler, anılar, mesajlar başkasına kocaman rahat yastıklar oluyormuş. İçimde ki öfke artık taştı. Boyumu aştı, kalbimi aştı, nefsimi açtı, tahammülümü aştı, sevgimi bile aştı. İçimde ki öfkeyi zapt edemiyorum. İçimde ki öfkenin kurbanı oluyorum. Ben galiba yaşayamıyorum. Ben kafamı hissetmiyorum Allahım. Ben kendimi hissetmiyorum. Bu uyuşan ellerimi, titreyen dizlerimi, açılmayan gözlerimi, artık kimseye anlatamayan dilimi, sevemeyen kalbimi, olmayan sabrımı. Allahım ben şimdi napıcam diye çıktığım bu balkonu. Beni benden al artık nolursun. Benim kendime tahammülüm kalmadı. Benim sevilmeyen kalbime tahammülüm kalmadı. Benim insanların tahammülsüzlüğüne tahammülüm kalmadı.
-Herkese orman olan sabrın, bir bana mı yapraktı yani.
Peki.
Sana da iyi geceler!
Yorumlar
Yorum Gönder