Bir.
On beş yıl önce çirkin evin kapısında seni görüp yüzünü tanımadığım gün havaya doğrultup kalbime sıktığın ilk kurşundu. senin hakkında ilk kez böyle yazıyorum. senin hakkında nasıl yazılır hiç bilmiyorum. kurşunun içten sıcak dışarıdan tenimi buza çeviren sancısıyla yılları geçirmişim. bilmiyordum elini tuttuğum ilk erkeğin senin sevginin bendeki karşılığıyla örtüşeceğini. hiç inanmazdım sen beni ne kadar sevmişsen ve ben sende neyi sevmemişsem de üstelik, bambaşka yüzlerde yine sende ilallah ettiğim şeyleri arayacağımı. nasıl bilebilirdim ah ettiğim o aşkın beni senin adınla tekrar ve tekrar aynı duvarda, farklı mermiyle ama aynı gününde sabahın, tekrar vuracağını. on beş yıl önce, önce çatısına, sonra evin tam ortasına düşen ateşle, dut ağacının dallarına vurduğumuz sopayla, düşen yapraklarla baş etmeye çalışan kalbimle; on beş yıl sonra şimdi bugün, o zamandan çok da farklı olmayan, yine senin kurduğun, büyüttüğün ve sürmesine vesile olduğun bu hayatı, o kurşunu o gün gibi göğsümde