Kendimi ikna etmek için yazdım.
Seni çiçekli bir bahçede bırakalı, çiçekli ama geniş, kalabalık ve yazları pek ziyaret edilmeyen bir bahçede bırakalı içimde kazdığım tünelden sürekli kendime kaçıyormuşum. Bunu bilsen üstüne yıkılacağımı da bilirmişsin. Çünkü senin bilmediğin hiçbir şey yokmuş. Keşke biri bana yapma deseymiş, eminim kimseyi dinlemezdim ama keşke biri benim için endişelenseymiş. Neyin üstüne koşarsam hep daha hızlı dendi. Hadi daha hızlı hadi biraz daha çabala hadi hadi hadi. Hangi suya daldığımın, hangi suya yüzme bilmeden daldığımın önemi yok herkes bana sen yaparsın dedi. Neyi yapacağımı bile bilmiyorum herkes sırtıma tıptıp yapıp beni kendime doğru kazdığım tünele bir kaç santim daha itti. Sonunda ne bulmayı umuyordum bilmiyorum ama işte bir itiraf; bazen sen ağlayamazsın ağlayan bir köpek ayağının dibini bulur. Sen kargalar isimli bir öykü okurken tepene kargalar doluşur. Evren bizimle gözümüzün içine baka baka konuşur. Bunu anlamam yirmidokuz sene sürdü. Sen yüzüme baktığında anlamıştın. Taktığ