Kayıtlar

Nisan, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kendimi ikna etmek için yazdım.

Seni çiçekli bir bahçede bırakalı, çiçekli ama geniş, kalabalık ve yazları pek ziyaret edilmeyen bir bahçede bırakalı içimde kazdığım tünelden sürekli kendime kaçıyormuşum. Bunu bilsen üstüne yıkılacağımı da bilirmişsin. Çünkü senin bilmediğin hiçbir şey yokmuş. Keşke biri bana yapma deseymiş, eminim kimseyi dinlemezdim ama keşke biri benim için endişelenseymiş.  Neyin üstüne koşarsam hep daha hızlı dendi. Hadi daha hızlı hadi biraz daha çabala hadi hadi hadi. Hangi suya daldığımın, hangi suya yüzme bilmeden daldığımın önemi yok herkes bana sen yaparsın dedi. Neyi yapacağımı bile bilmiyorum herkes sırtıma tıptıp yapıp beni kendime doğru kazdığım tünele bir kaç santim daha itti. Sonunda ne bulmayı umuyordum bilmiyorum ama işte bir itiraf; bazen sen ağlayamazsın ağlayan bir köpek ayağının dibini bulur. Sen kargalar isimli bir öykü okurken tepene kargalar doluşur. Evren bizimle gözümüzün içine baka baka konuşur. Bunu anlamam yirmidokuz sene sürdü.  Sen yüzüme baktığında anlamıştın. Taktığ

‘S’

Bomboş bir yolda yürürken yüzüme çarpan rüzgarın etkisi mi yoksa artık olmayışının farkındalığı mı bilmiyorum. Gittikçe üzerimde ağırlaşan, ayaklarımdan bağlı bir kaya parçası gibi beni aşağı doğru çekiştirirken bütün benliğimi alaşağı eden yokluğuna katlanmanın bu kadar zor olucağını hiç tahmin edemezdim sanırım.  Bütün doğrularım kocaman bir yanlışa dönüştü ve ben bunun hesabını kimden soracağım şimdi diye düşünürken bir hiçliğin ortasında buluyorum kendimi.  Artık her şey anlamsız, bazı şarkılar daha anlamlı geliyor. Bayram sevinci yaşadığım o gecenin sabahında sana geldim ellerimde şekerlerle. Bir toprakla konuştum, bir toprakla ağladım, bir topraktan ayrılamadım. Dönüp dönüp bakmalar anlamlaştı ama geri kalan her şey koca bir sıfır.  Bir fotoğraftan vurgun yedim. Elimde bir kaç fotoğraf, ve göz göze gelip ağladığımız bir videoyla seni andım aklımdan hiç çıkmadığın günlerin gecesinde.  Tamamlanırken eksilen her şey gibiyim.  “Sensiz bu hayat yarım bir cümle gibi”