Cambazla ben
O depremi yalnızca ben hissetmesem kaçımız yıkılırdık bilmiyorum. Düşündükçe omzumun gücünden nefret ediyorum. Ağlamak için dışarı çıkıyorum. Annem arayınca telefonu gülerek açıyorum. Ağrımaz sandığım kaç kemiğim kaldıysa hepsinin ağrısını biliyorum. Hangimiz yıkılmadık ki. Ben de öyle yürürken yıkılıyorum işte, çalışırken, akşam trafiğinde birden bire kırmızıda beklerken yıkılıyorum. Ama benim hep tüm bunlar geçtiğinde diye başlayan bir cümlem vardır biliyorsun. Tüm bunlar geçtiğinde aramızdaki sınıra çiçek ekmeyi bırakacağım. Biraz da böyle yıkılırım diyorum düşüne düşüne. Akşama ekmek var mı, yemek yediniz mi, ödemeler yapıldı mı, ödevler tamamlandı mı, işe gidildi mi, her şey yolunda mı. Her şey yolunda mı? Yanaklarımı ısırmaktan dudaklarımı kemirmekten en az bir beyaz ışığa kilitlenip yüksek tavanları seyretmekten akmasın diye yüzünü dik tutmaktan geriye kalan her şey, gerçekten ya, gerçekten her şey yolunda mı? Cambazla ben, bomboş bir çocuk parkında oturuyoruz. Ben içime kıvrılm