Dokuz
Gecenin karanlığını bölen ellerin vardı. Şimdi geçmiş, hatırlamak istemeyeceğim yalnızlıklarla dolu. Bu şehre gelişin vardı. Hani benim bayram sevinci yaşadığım o sabahlar. Hani dünyanın en uzun gecesi sayılan o sabahlar. Hatırlar mısın bilmem, hani bütün gece uyumadan. Hani gündüzleri bir çırpıda geçen. Beni öyle güzel sevişlerin vardı. Sevişmelerimiz bir de. Ne güzeldi kıtaları birleştiricek gücü bulmam kendimde. Bu yarım aklımla üstelik. Ne güzeldi içimden taşıp, denizler aşıp, onca yoldan geçip seni bana getiren o aşk’ım. Öyle korumuştun bir keresinde beni bu yangınlardan. Bu kir pas, bunca yokluk bitirmediyse beni, sayendeydi hani. Öyle kesmiştin bıçak gibi. Ama ne güzelde durmuştum yanında kan tutarken beni. Sen bile inanmamıştın sana olan körlüğüme. Nasıl ellerinle, nasıl kazıya kazıya, nasılda gömdün öylece. Göre göre. Anlatsana! Neden yakmadın dünyayı, sen zarar verdiğin için mi bir zamanlar dokunduğun saçlarıma. Şimdi sen söyle, kaçıncı yüzündü beni sevdiğin? Kaç